22 Mayıs 2015 Cuma

STANLEY KUBRICK – KİŞİLİĞİ VE SİNEMASI-


Filmlerinin her detayına hakim olan Kubrick, her detaya dikkat edip filmlerinin altyazılarını kelimesi kelimesine kontrol eden detaycı bir yönetmen, ayrıca filmlerinde ayrıntılara yer vermesi onun bir sahnenin defalarca çekilmesini istememesini de açıklıyor.  Bu titiz yönetmenin sinema tutkusunu en basit birkaç cümlesi bile özetlemeye yeter. Griffith Ödülü’nü alırken ‘ Film yönetme ayrıcalığına sahip olmuş herkes – film çekmek lunaparkta çarpışan arabalarda Savaş ve Barış’ı yazmaya benzese de – hayatta,  filmi arzu ettiğiniz gibi bitirmekle kıyaslanabilecek çok az sevinç olduğunu bilir’ demiştir. Film yapmak onun hayatıydı öyle ki ofisleri evinin içine dağılmıştı, işi ailesinden ayrı tutmuyordu. İçki içmeyi unutacak kadar vakti olmayan biri o, zamanla sürekli yarış halinde hiçbir dakikasını boş geçirmemeye çalışıyor.
Filmleri hakkında da konuşmayı sevmiyor, her farklı izleyici de uyandıracağı etkinin önüne geçmekten korkuyor. Tutumlu ve tutkulu; parasını biriktirip kitapların haklarını almak için kullanıyor. Terry Southern’in söylediğine göre de kaset almadan da duramazmış kendisi. Kubrick bu konuda şöyle diyor; para kazanmanın amacının harcamak değil, paraya sahip olmaktır. Dolayısıyla uzun aralıklı çalıştığı filmlerinin çalışma süreçlerini bu şekilde finanse etmiş.
Satranca olan bağlılığı ve sürekli kendini geliştirmeye yönelik girişimleri onun zekasına çok şey katmış. Bu zeka, filmlerinin her noktasına öyle bir işlemiş ki hayal gücü bugün örnek alınmaktadır.
Sinemasına gelince: Film çekeceği bir eser bulmak adına durmaksızın okuyan, aradığını bulduğu zaman ise bu konuyu derinlemesine araştırıp her noktası üzerine çalışan bir yönetmen. Doğal ışığı hesaplayarak kullanıyor, bumlar yerine oyuncuların üzerine yerleştireceği küçük mikrofonları tercih ediyordu. Elaine Dundy Dr. Garipaşk’ın setini gezdiğinde fark etmiş bunları ve Kubrick birkaç dakikalık bir zaman aralığında kendisi ile konuştuğunda kısa bir röportaj yapma fırsatı bulmuş Dundy.  Onu yıpratacak olan mecburen film çekmeçabasına girmediğini belirtiyor. Sinemada mükemmeli aradığı için bu çabası.
Filmleri için dikkatle organize sistemler geliştirir, detayları hesaplar alanında yetenekli kişilerle çalışır. Hep bildiğini yapsa da öneriye açıktır, kararları kendi verse de. Oyuncularını ve set ekibini yönlendirirken sakin olduğu, kolay kolay sinirlenmediği söylenir. Emirler ağzından çıkıyor olsa da kırıcı değilmiş Kubrick. Otör sinemaya çok yaklaşır sineması. Zaten ilk belgesellerinde bu açıkça görülür. Kiminle çalışırsa çalışsın hep son sözü söylemek ister. Tabi istisnaları da mevcuttur. Kaydırmalı çekimlere çok sık rastlanır, kendi tekniklerini kullandığı kamaralarından efekt cihazlarına kadar her cihazı detaylıca bilir. Kamera yerlerini hesaplar sürekli deneme halindedir. Merceklerini özel olarak tasarlattırır ya da tasarlar. Onun gözünden görülmeyen hiçbir ayrıntı filminde yoktur.
En ilginç özelliği ise farklı konularda film çekmiş ve başarılı olmuş olmasıdır. Her yönetmenin daha yatkın olduğu bir alan vardır, örneğin bugün Tarantino’dan çok ciddi bir savaş filmi beklenemez, gerek kurgusundan gerekse hemen her filminde görülen esperilerinden böyle bir sonuca varılabilir. Stanley Kubrick’in tarzı hemen filmde kendini belli etse de filmlerinin konularının birbirine bu kadar uzak olması, her şeyden öte sürekli kitap uyarlaması yapması ilgi çekicidir. Soyut kavramları sinemada ustaca kullanabilmesi bu başarısının küçük bir ayrıntısıdır. Geliştirdiği teknikler arasında tek noktadan perspektif önemli bir yer tutar. Alan derinliği sağlamak adına görsel zevkleriyle kullanır bu tekniği.

Stanley Kubrick- One Point Perspective Shot-



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder