23 Mayıs 2015 Cumartesi

PATHS OF GLORY (1957)



Humphrey Cobb’un Paths of Glory adlı romanından uyarlamış olduğu bu filmde insanları yok edip bitiren savaşları, göz göre göre ölüme atılan adımları izleriz. Daha çok duyguları harekete geçiren bir film olduğunu düşünüyorum, soyut bir anlatımı var askerlerin yüz ifadeleri Kirk Douglas’ın çabaları bunlar açıklanamayacak ölçüde insanı etkileyen olgular. Filmin Fransa’da uzun yıllar gösterilememesi nedeninin biri de bu olsa gerek. Diğer nedenleri tahmin etmek çokta zor değil. Fransa’nın çürümüş askeri sistemine güçlü bir eleştiri var zira filmde.
Askerlerin erkek gibi erkek olmaları, korkusuz ve her daim savaşa, ölmeye hazır olmaları istenir. Bunu isteyen kişiler de ölüme çok uzak olan kişiler olur hep, uzaktan yönlendirir, onlara cesaret verir ve onların ölüme gitmesiyle gurur duyarlar,  her başarılı yönlendirişlerinde terfi alır ve hep bu uğurda asker feda etmeye hazırdırlar.  Bu filmde insani değerleri unutmamış bir albayı görüyoruz öncelikle, askerlerine sıkı sıkıya bağlı, onlarla birlikte savaşan ve evet ölümden korkmayan Albay Dax. . Diğer tarafta; kendi askerini öldüren sarhoş teğmenleri, bu durum fark edilince (Onbaşı Paris tarafından) her an dillerinin uçundaki ‘benim sözüme karşı senin sözün’ gibi tehdit cümlelerini de görürüz.
Terfi alacağını duyunca ölümle sonuçlanacağını adı gibi bilen bir savaşa hazırlanmaya karar veren ve savaş sırasında siperlerinden çıkmadıkları için onları korkaklıkla suçlayıp kendi topçusuna kendi siperlerine vurmayı emreden gözlerini kan bürümüş General Mireau’yu da. Mireau savaşın başarısızlığını onların ‘korkaklıklarına’ yıkıp bu işten sıyrılacaktır üstelik.
 Diğer tarafta da ibret olsun diye öldürülecek üç askerin hayatı vardır. Bu noktada hırslı bir takım insanlar uğruna canını ortaya koyan insanların dramını düşünüyorum, bu denli ucuza alınan insan hayatını ne uğruna harcadıklarını da.Filmin savaş sahneleri o dönemde çok beğenilmiş, bunu yalnızca o döneme endekslemek de pek doğru olmaz çünkü Kubrick bugün bile kendini izleten, güncelliğini koruyan bir yönetmen. O’na klasik diyemeyeceğim çünkü yaptığı ciddi işlerin önüne geçilebilmiş değil. Klasik olmaktan çok ama çok daha fazlası.
Generallerin emirleri altında askerleri bekleyen bir gerçek vardır: Ölüm. Arkalarında bıraktıklarını düşünmeden bir insan nasıl yaşayabilir ki? Elbette içlerindeki geri dönecek olma umudu onların hep aklındadır. Ya bu umudu kaybederlerse?
İşte o zaman kötü muamele görüp uzaklaştırılır, cesaretsizlikle ‘erkek olmamak’ ile suçlanırlar. Karısını bir daha göremeyeceğini düşünen bu askere olduğu gibi. (General Mirau tokat atar, aşağılar ve onu görmek istemediğini söyler.)
Kubrick’i her alanda örnek alınacak bir yönetmen olarak gördüğüm içim, General Patton Filmindeki bu sahneyi de Pats Of Glory ‘deki bu sahne ile özleştirdim.
Daha fazla Alman öldürmeye hazır mısınız? Gibi savaş hazırlıklarını geçtikten sonra aşamayacakları Ant Tepesi’ne saldırı başlar ve siperden ayrılan askerlerin geri dönmemesiyle diğerleri de savaşa devam edemezler. Bu durum askeri mahkemede korkaklık sayılacak General Mireau da kendini böylece aklamış olacaktır.



Askere tokat atma, askeriye de olan bir durum olabilir, sıradan bile olabilir belki ama büyük yönetmenler kendilerinden önceki bu işe adını kazıtmış olanları görmeden geçemezler.
Daha fazla Alman öldürmeye hazır mısınız? Gibi savaş hazırlıklarını geçtikten sonra aşamayacakları Ant Tepesi’ne saldırı başlar ve siperden ayrılan askerlerin geri dönmemesiyle diğerleri de savaşa devam edemezler. Bu durum askeri mahkemede korkaklık sayılacak General Mireau da kendini böylece aklamış olacaktır.
 Daha fazla Alman öldürmeye hazır mısınız? Gibi savaş hazırlıklarını geçtikten sonra aşamayacakları Ant Tepesi’ne saldırı başlar ve siperden ayrılan askerlerin geri dönmemesiyle diğerleri de savaşa devam edemezler. Bu durum askeri mahkemede korkaklık sayılacak General Mireau da kendini böylece aklamış olacaktır.




Albay Dax.‘in Ant Tepeleri’nden sonra vereceği başka bir savaş vardır: General Mireau.

3 askerinin nedensiz ölüme gönderilişine karşı koyan Albay Dax. Mahkemededir. Muhteşem yazılmış diyaloglar ile askerlerini korur ve onların gerçekleri açıklamasına yardımcı olur ama bu sonucu değiştirmez. Kirk Douglas kahramanlık timsalidir bu sahnede.


Hayatlarını bir hiç uğruna heba eden askerlerin durumunu Dax’ten başkası anlayamaz hatta sistemleri öylesine çürümüştür ki Dax’in onları koruması bile terfi etmek için oynadığı bir oyun olarak görülecektir. En acı olan noktalardan bir diğeri ise ölüme gönderilen askerlerin Dax’a olan güvenidir. Ama Dax’ın elinden bu intikamdan daha fazlasını yapmak gelmez.  Daha sonrasında Mureau’ya ne olduğunu bilemeyiz ama Dax. yanlış anlaşılsa da onun gerçek yüzünü ortaya çıkarmıştır. Filmin sonu da yine Dax’ın kendinden önce askerlerini düşündüğü sahne ile biter. Cepheye çağırılırlar ve o askerlerinin biraz daha eğlenmesini ister. Askerler Alman kızı gördüklerinde saldırgan tavırdadırlar fakat söylediği şarkı ile  gözyaşlarını tutamaz kimse. Dax, albay olmanın yanı sıra gerçek bir insandır ve son sahnede bunu tekrar göstermiş olur.



(Filmdeki tek kadın oyuncu olan Christiane Susanne Harlan, daha sonra Kubrick ile evlenecek ve Stanley Kubrick ölünceye kadar onun yanında olacaktır.)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder